“Bayraktar, Karasu’da kuraktan zarar gören fındık bahçelerini inceledi”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Sakarya’nın Karasu ilçesi Ortaköy Mahallesi’nde kuraklıktan etkilenen fındık bahçelerinde incelemelerde bulundu. Üreticiler ve bölge ziraat odası başkanlarıyla bir araya gelen Bayraktar, Sakarya ve Karadeniz Bölgesi’nde yaşanan kuraklığın fındık üretimi ve rekolte üzerindeki etkilerine ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“İklim değişikliği tarım sektörünü fevkalade olumsuz etkiliyor. Biliyorsunuz, daha önce nisan ayında bir don felaketi ile karşı karşıya kaldık ve bu don felaketinden 65 ilimizde ürünlerimiz ve üreticilerimiz etkilendi. 55 vilayeti gezme imkânım oldu, bahçeleri gezdim, çiftçilerimizle bir araya geldim. Öyle bahçeler gördüm ki, buna fındık bahçeleri de dâhil, 600 rakımın üzerinde fındık bahçelerinde %100’lere varan zararlar oldu.
Başka ürünlerde de bu zararları gördük. Hatta bazı bahçelerde dallar kurumuştu, gövdeler kurumuştu. Yani önümüzdeki yıllarda o bahçelerden ürün almak mümkün olmayacak. Şimdi tabii, ben özellikle Türkiye’yi gezerken bir tehlikeye daha dikkat çektim. Dedim ki, daha büyük bir tehlike geliyor. Evet, don olayı tarihimizin en büyük felaketini bize yaşattı ama daha büyük bir felaket geliyor. Bunun adı kuraklık. Nitekim yağışlar gelmedi. İlkbahar yağışlarını bekledik; eğer bu yağışlar gelmezse büyük bir kuraklık felaketi ile karşı karşıya kalacağız. İlkbahar yağışları gelmedi, son yılların en kurak ilkbahar aylarını yaşadık. Haziran ve temmuz ayına geldik, yine son yılların en sıcak iki ayını yaşadık.
-“ Fındık kuraklık vurgunu yedi, rekolte tahminini tutturabilmemiz mümkün görünmüyor”
Fındık da dâhil olmak üzere birçok ürünümüz kuraklık tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Maalesef ürünlerimiz dökülmeye, özellikle fındık bahçelerindeki ürünlerimiz dökülmeye başladı ve verimlilik rakamları da fevkalade aşağıya düştü. Şimdi fındıkla alakalı bir rekolte açıklaması yapıldı. 449.000 ton olarak Bakanlığımız bir açıklama yaptı ama özellikle bu afetleri dikkate aldığımızda; bir taraftan don hadisesi ve bunun fındık üretimine verdiği zarar, bir taraftan kokarca tehdidi halen devam ediyor, bazı bahçelerimizde kokarca zarar veriyor ve en son olarak da yaşadığımız bu kuraklık hadisesi nedeniyle rekoltenin bu rakamın çok daha aşağısında olacağını tahmin ediyorum.
-“Bu sene fındık fiyatlarını üreticimiz belirleyecek”
449.000 ton rakamını tutturabilmemiz mümkün görünmüyor, bunu net olarak söyleyebilirim. Fındık ürünümüz vurgun yemiş durumda. Bunun adı vurgun; yani don vurgunu, hastalıklarla alakalı yediğimiz vurgun ve en son kuraklık vurgunu. Burada özellikle bu sene üreticilerimizin bizden önemli beklentileri var. Özellikle fiyat konusunda yapmamız gerekenler var. Bu sene üreticilerimiz fiyat bekliyor. Bu sene üreticimiz fiyatı kendi belirleyecek, bunu net olarak söylüyorum. Yani ne Toprak Mahsulleri Ofisi ne tüccar; hayır, üreticimiz belirleyecek fiyatı. Özellikle hasat başladı bugünlerde. Üreticimiz dikkatli olursa, ihtiyacı kadar ürünü piyasaya arz ederse, arzı yavaşlatırsa fındık fiyatlarının yükseleceğini görecek.
Fındık fiyatlarını üreticimiz kendisi belirlemiş olacak. Bu fevkalade önemli. Ben üreticimize güveniyorum. Üreticimiz bu konuda çok tecrübeli, bu sene dikkatli hareket edecektir. Arzı yavaşlatarak fiyatlar yükselecektir. Çünkü buna mecburuz; üretim kaybından, verimlilik kaybından dolayı zaten maliyetimiz çok yükseldi ama girdi maliyetlerimiz de yükseldi. İşçilik maliyetlerimiz çok yükseldi. Hatta işçilik maliyetleri, maliyetimizin yarısından fazlaya teşkil ediyor. Son yıllarda da işçilik maliyetleri hızla artmaya devam ediyor. Dolayısıyla üreticilerimizin maliyetlerini çıkarabilmesi, alın terinin karşılığını alabilmesi için fiyatların muhakkak suretle yükselmesi gerekiyor. Bu fevkalade önemli.
Bunun dışında özellikle don bölgelerinde zarar gören üreticilerimizle yapılacak olan yardımları, biz kuraklıktan zarar gören bölgelerdeki üreticilerimiz için de istiyoruz. Yani bu üreticilerimiz de mağdur, bu üreticilerimiz de banka borçlarını ödeyemeyecek durumda ve girdi maliyetlerini karşılayamayacak durumda. Dolayısıyla üreticimize nakit yardımı yapılması, bunun dışında banka borçlarının ve Tarım Kredi Kooperatifi borçlarının yapılandırılmasını talep ediyoruz. Bunu her gittiğimiz yerde üreticilerimiz bizden özellikle istiyorlar. “Biz kuraklık nedeniyle para kazanamadık, borçlarımızı ödeme kabiliyetimiz kalmadı. Ödeme gücümüz kalmadı, borçlarımızın yapılandırılmasını istiyoruz.” diyorlar. Biz de hükümetimizden bunu talep ediyoruz. Ankara’da bununla alakalı gerekli görüşmeleri yapacağız inşallah.
-“Üreticimizi daha fazla desteklememiz gerekiyor”
Artık çiftçilik zorlaştı. Bir taraftan kuraklık, hiç görmediğimiz hortum olaylarını görmeye başladık. Bir taraftan bir bakıyorsunuz aşırı yağışlar tarım sektörüne ciddi manada zarar veriyor, üreticimize ciddi manada zarar veriyor. Yani üretim yapmak eskisinden daha zor, fevkalade zorlaştı. Eğer biz bu süreçte üreticimize sahip çıkmazsak, üreticimizin arkasında durmazsak, üreticimizi daha fazla desteklemezsek üreticimizin üretimden kaçacağını görmemiz lazım. Yani üreticimizi daha fazla desteklememiz gereken bir zamandayız. Üreticimiz pozitif ayrımcılığı hak ediyor, daha fazla desteği hak ediyor.
Şimdi çiftçilerimizi tarımda tutamıyoruz. 18-32 yaş arası çiftçi oranı yüzde beşlere kadar düştü. Bugün yurt dışından gelen göçmenler marifetiyle tarımı götürmeye çalışıyoruz. Onlar memleketlerine döndüğünde Türkiye’de üretimi kiminle yapacağız? Bırakın gençleri, yaşlılar da çoluk çocuğunu alıp artık şehirlere yerleşmeye başladı. Dolayısıyla tarımı desteklemekten başka çaremiz yok. Tarımı daha fazla desteklemeliyiz, çiftçimize pozitif ayrımcılık yapmalıyız. Artık kuraklık bu ülke için çok büyük bir tehdit. Bugün kişi başı 1300 metreküp olan su tüketim miktarı birkaç sene sonra 1000 metreküpün altına düşecek, Türkiye su fakiri bir ülke olacak. Belki bugün sulama yapma imkânı bulduğumuz, su isteyen bazı ürünlerimizi yarın üretemez hâle geleceğiz.
Bunu Ankara’da hem Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığımız görüşmede hem bakanlarla yaptığımız görüşmede kendilerine arz ettik. Dolayısıyla bunun tedbirlerini şimdiden almak gerekiyor. Sulama yatırımlarını çok hızlı bir şekilde bitirmemiz lazım. Bugün kaynağından tarlaya gidinceye kadar suyun yüzde ellisini kaybediyoruz. Bunu üzülerek ifade ediyorum; sulama kanallarımız açık ve rehabilite edilmemiş bir şekilde, onarılmamış bir vaziyette. Dolayısıyla sulama randımanı bugün için %52’lerde. Bu ne demektir? Suyun yarısını kaybediyoruz. Acil olarak sulama kanallarının kapalı sistem hâline getirilmesi fevkalade önemli. Barajların, sulama kanalları ile birlikte bitirilmesi fevkalade önemli. Yine bütün çiftçilerimizin, gerekli destek vermek suretiyle basınçlı sulama sistemlerine geçirilmesi gerekiyor.
-“Karadeniz’de fındık yoksa, para etmiyorsa hayat yok”
Artık vahşi sulama sistemi sona erdi çünkü Türkiye’de suyun %70’ini tarım sektörü kullanıyor. Dolayısıyla biz tedbirlerimizi önce tarım sektöründe almak zorundayız. Vahşi sulamadan vazgeçmeliyiz. Bu manada gerekli bütçenin ayrılarak sulama yatırımlarına öncelik verilmesi, tarım sektörü için fevkalade önemli. Sadece bizim için değil, ülkemizin gıda güvenliğini sağlamak açısından da fevkalade önemli. Bunu ifade ettikten sonra tabii, fındığın ne kadar önemli bir ürün olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunu ifade etmek istiyorum. Fındık sadece ülkemiz için değil, dünya için fevkalade önemli bir ürün. Dünyanın ihtiyacının önemli bir kısmını biz karşılıyoruz. Gerek üretim rakamları açısından gerek kalite açısından Türkiye bu manada rakipsiz bir ülke. En yakın üretim rakamları açısından bize en yakın olan İtalya’ya 6,3 kat fark atmış durumdayız. Yani ülkemizin fındığı, Türk fındığı rakipsiz bir fındık.
Ama şunu ifade etmek istiyorum; Karadeniz için de çok önemli bir ürün. Karadeniz’de fındık varsa, fındık para ediyorsa Karadeniz’de hayat var. Karadeniz’de fındık yoksa, para etmiyorsa hayat yok. Sosyoekonomik hayat fındığa bağlı. Sanayi ve hizmetler sektörü Karadeniz’de gelişmediği için en önemli ekonomik faaliyet fındık üretimi. Fındık üretimi yeterliyse, fındık para ediyorsa bundan esnaf da yararlanıyor, tüccar da yararlanıyor. Karadeniz’de yaşayan bütün vatandaşlarımız yararlanıyor. Onun için herkes Karadeniz’de fındığa bakıyor. Onun için fındık ürünü hem stratejik bir ürün hem dünyada rakipsiz olduğumuz, ekolojik üstünlüğe bağlı olan bir ürün. Böyle rakipsiz olduğumuz bir ürüne gözümüz gibi bakmak zorundayız ve daha fazla desteklemek zorundayız.
Bu manada çiftçimize, fındık üreticimize verilen desteklerin artırılmasını talep ediyoruz. Bütün üreticilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Allah böyle bir afeti bir daha göstermesin. İnşallah gerekli tedbirler alınır, bu sene de fındık bir miktar para eder, çiftçilerimize gerekli destekler verilir ve önümüzdeki yıl çiftçimizin tarlaya girmesini sağlarız. Bu sene eğer ürün para etmezse, çiftçimize yeterli destek veremezsek, bu bahçeler bakım istiyor; bu parayı bulamazsak seneye üreticilerimizi bu bahçelerde bulamayız. Bunu Ankara’da da inşallah anlatacağız.”