Bayraktar, Kahramanmaraş’ta zirai dondan etkilenen bahçeleri inceledi
“Ülkemiz tarihinin en büyük doğal afetlerinden birini yaşıyoruz”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, zirai don afetinin ardından gittiği Kahramanmaraş’ta yaşanan afetin büyüklüğüne dikkat çekti.
Dulkadiroğlu ve Çağlayancerit ilçelerinde zirai don afetinden etkilenen, ceviz ve Antep fıstığı bahçelerinde incelemelerde bulunan Bayraktar, “Tarihimizin en büyük afetlerinden birini yaşıyoruz,” dedi.
Bayraktar açıklamasına şöyle devam etti;
“Oda Başkanlarımızın marifetiyle yaptığımız çalışmalarda 65 ilimizde maalesef meyve bahçelerimiz don felaketinden fevkalade olumsuz etkilendiler.
Son 30 yılın en düşük ısı değerleri ile karşı karşıya kaldık, eksi 15 dereceleri eksi 20 dereceleri gördük. Tabi buna bağların, meyve bahçelerinin, ürünlerimizin dayanması mümkün değildi. Türkiye’nin birçok bölgesinde, birçok ilinde maalesef ürünlerimiz zarar gördü. Bugün Kahramanmaraş ilimizdeyiz, bahçe ziyaretlerimize başladık.
Burada gördüğümüz gibi bu bahçede de dallar kurumuş, bazı yerlerde görüyoruz ama bura da gözlemliyorum. Meyve ağaçlarının gövdeleri dahi zarar görmüş durumda. Tabi bu ciddi bir afet.
Özellikle Kahramanmaraş’ta Başkanlarımızdan aldığımız bilgilere göre, kayısı, kiraz, ceviz, Antep fıstığ, badem, elma, üzüm bahçelerimiz zarar görmüş durumda.
Zarar oranlarına baktığımızda bu oranlar yüzde 100’ler mertebesinde.
Tabi bir de afetler peşimizi bırakmıyor, afetler devam ediyor, akşam da burada dolu olayı ile karşı karşıya kaldı üreticilerimiz ve zarar görmeyen bazı ürünlerimizde dolu afeti nedeniyle zarar görmüş durumda.”
“Zirai don uç noktalarda yaşandı”
“Ocak ayından beri mevsim kaymalarını yaşıyoruz, bu çok alışık olduğumuz bir durum değil. Kışın son baharı yaşadık, sonbaharda yazı yaşadık, ilkbahar ayına geldik bugün kışı yaşıyoruz. Bu mevsim kaymaları bitkisel üretimi fevkalade olumsuz etkiliyor.
Ocak ayında hatırlarsanız yağış bekledik ama maalesef Ocak ayı kurak geçti yeterli yağışları alamadık. Yağış rejimi bizi desteklemedi. Şubat ayına geldik, Şubat ayında yağış bekledik ama Şubat ayında da maalesef kuraklık yaşadık ve yeterli yağışı alamadık.
Hatta Şubat ayında bazı illerimiz, Mersin gibi Hatay gibi Adana gibi illerimiz don felaketi ile karşı karşıya kaldılar.
23 Şubat’ta yaşadıkları don felaketi münasebetiyle birçok ürünler zarar gördü ve Nisan ayına geldik tabi Nisan ayında yağışları bekledik.
Özellikle Türkiye’nin hububat üretimi fevkalade önemli, birçok ilinde hububat üretimi var tabi Türkiye’nin çok stratejik ürünlerinden de bir tanesi.
Başta hububat üretimi olmak üzere olmak üzere bu yağışlara ihtiyaç vardı.
Tabi başta yağışlar geldi ve memnuniyet yaşadık yağmurlar yağdı ama akabinde hiç beklemediğimiz bir şey oldu kar yağışı geldi.
Kar yağışının gelmesiyle beraber bizi asıl etkileyen ve üzen don olayını yaşamamız ve 10 Nisan’dan itibaren 3 gün süreyle don olayını yaşadık ama don olayını uç noktalarda yaşadık yani eksi 15-20 dereceleri bulduk.
Dolayısıyla bu maalesef bahçelerimize fevkalade zarar verdi, ürünlerimizde yüzde yüz gibi oranda zararlara sebebiyet verdi.”
“Üreticilerimize sahip çıkılması lazım”
“Sadece Kahramanmaraş ilimizde değil, birazdan Gaziantep’e gideceğiz, Gaziantep’te de bazı ürünlerimizde ciddi zarar var, yine bölge başkanlarımız burada. Hatay’da ciddi zarar var, Adana’da birçok ilçemizde ciddi zarar var, Mersin ilimizde birçok üründe gerçekten zarar var, Kilis ilinde birçok üründe zarar var tabi Başkanlarımızdan bu bilgileri alıyoruz ve Ankara’da bu bilgileri değerlendiriyoruz.
Burada böyle büyük bir afet karşısında, üreticilerimizin de devletten bir takım beklentileri var.
Yani böyle bir afet karşısında devletimizin üreticimize sahip çıkması gerekiyor.
Böyle bir günde ki tarihimizin en büyük afetlerinden birini yaşıyoruz, üreticilerimiz, çiftçilerimiz, devleti yanında görmek istiyor.
Bu manada Bakanlığımızın bir çalışması var, üretici maliyetleri üzerinden bir takım destekler verilecek size, maliyetler biliyorsunuz Tarım Müdürlüklerinde her ürün ile ilgili maliyet çizelgesi var, onun için fatura ibrazına gerek yok ve bu maliyetler üzerinden bir destek verilecek.
Bunu olumlu karşılıyoruz ama bunun dışında üreticimiz bu sene para kazanamayacak, ürünlerimizde bakıyoruz bahçelerimizde dallarımız yanmış durumda ve bazı bahçelerimizde ağaç gövdelerinin zarar gördüğünü görüyoruz.
Dolayısıyla önümüzdeki yılda bazı bahçelerimizde meyve tutumu olmayacak bu net görünüyor.
Yani önümüzdeki yılların üretimini de olumsuz şekilde etkileyebilir bu don felaketi. Dolayısıyla bütün bunları değerlendirerek bu afetin kapsamını boyutunu değerlendirerek üreticilerimize yardımcı olmak lazım.”
“Üreticilerimizin kredi borçları faizsiz ertelenmeli”
“Şimdi üreticilerimizin özellikle bankalara olan borçlarını biliyoruz, ayni ve nakdi borçları var, krediler çekmişler borçları var, para kazanamayacakları için üreticilerimiz bu borçlarını ödeyemeyeceklerini söylüyorlar haklı olarak.
Yani üreticilerimizin bu borçlarının yapılandırılma talebine karşılık verilmesi lazım.
Üreticilerimiz özellikle kamu bankalarına olan borçlarının, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak yapılandırılmasını istiyorlar.
Üreticilerimiz bunu isterken şunu söylüyorlar, diyorlar ki, biz üretimden kopmak istemiyoruz, biz bahçemizde kalmak istiyoruz, bahçelerimizi imar etmek istiyoruz, zarar gören bu bahçelerimize bakım yapabilmemiz için bize nefes aldırın.
Borçlarımızı yapılandırın, vereceğiniz yardımlarınızı da en kısa süre içerisinde bize intikal ettirin diyorlar burada haklılar.”
“Üreticilerimizin, Tarsim’le alakalı da beklentileri var.”
“Bugün Tarsim alanlarımızın beşte 1’inde faaliyet gösteriyor. Üreticilerimizin yaklaşık üçte 1’i Tarsim kapsamında, Tarsim sigorta kapsamında, bunu genişletmemiz lazım. Tabi burada üreticilerimize düşen görevlerde var ama Tarsim’e de düşen görevler var.
Tarsim’in de üretici şikâyetlerini dikkate alarak, üretici şikâyetlerini bertaraf ederek üreticinin gönlünü kazanması lazım.
Üreticilerimizin bize intikal ettirdiği Tarsim’le ilgili sorunlar şunlar; özellikle Tarsim’in zararları tazmin ederken adil olmasını istiyorlar, Tarsim’in hakkaniyetli davranmasını istiyorlar, Tarsim’in kendilerini korumasını istiyorlar, bu taleplerinde de tabi gayet haklılar.
Yani bu tespitleri Tarsim doğru yaparsa üreticimize güven verir.
Üreticimiz şuna inanırsa, ben Tarsim’e prim ödüyorum ama zarar gördüğüm zaman hakkaniyetli bir şekilde tespit yapılarak zararlarım son kuruşuna kadar ödenecektir. Bu kanaat hâsıl olursa Tarsim’i daha genişletmek mümkün olur, işte bu manada Tarsim ile görüşmelerimiz devam ediyor.
Tabi belli bir devlet desteği var buna rağmen primlerin halen yüksekliğinden çiftçilerimiz şikâyet ediyor, bu primler de bir miktar daha iyileşme bir miktar daha destek bekliyoruz.”
“Gençlerimizin primleri Devlet tarafından ödenmeli”
“Bunun dışında tabi özellikle, üreticilerimizin alanda bize intikal ettirdiği bir başka husus bir başka konu, sosyal güvenlik primleri.
Sosyal güvenlik primleri asgari ücrete bağlı olarak artıyor. Ama bugün geldiğimiz noktada sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olan çiftçilerimizin sayısı 2021 yılında bir milyon iken 2024 yılına geldiğimizde 411 bine düştü.
Çiftçilerimiz Ziraat Odalarımızdan muvafakat belgesi almak suretiyle Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan ayrılıyorlar yani, sosyal güvencelerini kaybediyorlar emekli olma şanslarını kaybediyorlar.
Dolayısıyla çiftçilerimize bu primler fazla geliyor, bu primleri ödeme kabiliyetlerini kaybediyorlar. Primlerde daha fazla devlet desteği istiyoruz.
Bu primlerin daha fazla aşağı düşürülmesini çekilmesini istiyoruz. Ayrıca Gençlerimizi tarımda tutamıyoruz, 18-32 yaş arasındaki gençlerimizin çiftçilerimize oranı yüzde 5’e kadar düştü.
Biz bu ülkenin gıda güvenliğini sağlayabilmek için gençlerimizi tarımda tutmamız lazım hadi bugün göçmenlerle bunu götürüyoruz, göçmenler ülkelerine döndüğü zaman tarım işletmelerinde kimi çalıştıracağız?
Muhakkak suretle gençlerimizi tutmamız lazım. Gençlerimiz asgari ücretli iş buldukları takdirde şehirlere gidiyorlar.
Hiç olmazsa gençlerimizin sosyal güvenlik primlerinin devlet tarafından ödenmesi ve gençlerimize pozitif ayrımcılık yapılması gençlerimizin tarımda kalmasını sağlayabilir.”
“Üreticimizin taleplerini Cumhurbaşkanımız ve Bakanlarımıza ilettim”
“Dün yaptığımız, Sayın Cumhurbaşkanımız, Maliye Bakanımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız ile yaptığımız toplantıda bunları dile getirdik ve ben bunları sizin adınıza bu taleplerimi kendilerine ilettim.
Bundan sonraki süreçte de alanları gezmeye devam ediyoruz ve bu sorunları da yine Ankara’da kendilerine iletmeye devam edeceğiz.”
“Üreticimiz sulama ücretlerinde destek bekliyor”
“Yine alanda üreticilerimizin intikal ettirdiği bir başka sorun, bakın kuraklık yaşıyoruz, bu yağışlara bakmayın halen kuraklık yaşıyoruz ve kuraklık yaşamaya devam ediyoruz.
Şimdi Hatay başkanım burada, Kilis başkanım burada, Adana başkanlarımız burada, bu illerimizde şuan kuraklık devam ediyor ve bu kuraklık buğday üretimini fevkalade olumsuz etkiliyor.
Şimdi bu ne demek? Geçen günlerde bir açıklama yaptım 2030’dan sonra Türkiye su fakiri bir ülke olacak.
Kişi başı su miktarı bin metreküpün altına düşecek, çiftçilerimiz daha fazla su kullanacaklar, daha fazla su maliyeti üreticilerimizin sırtına binmiş olacak, daha fazla elektrik maliyeti çiftçilerimizin sırtına binmiş olacak bu manada sulama ücretlerinin yüksek olduğunu ifade eden çiftçilerimiz, sulamada sulama ücretlerinin aşağı çekilmesini istiyorlar. Sulamada haklı olarak destek istiyorlar, sulama ücretleri yüksek.
Sulama ücretlerinin bir şekilde aşağı çekilmesi lazım. Bu ve benzer sorunlarınızı yukarıda ilgili kurumlarla, kuruluşlarla, bakanlıklarla paylaşıyoruz paylaşmaya da devam edeceğiz.
Aşağı yukarı 15-20 vilayeti bitirdik ama tabi gezmeye devam ediyoruz. Daha gideceğimiz çok vilayet var. İnşallah Ankara’da yine sizden bize intikal eden bu sorunlarınızın çözümüne katkı sağlamaya büyük bir gayret göstereceğiz.
Allah bir daha böyle bir afeti göstermesin, Geçmiş olsun hepimize.”