YÜKSEKÖĞRENİMİN SORUNLARI ANCAK KAMUCU BİR YAKLAŞIMLA ÇÖZÜLEBİLİR
Yükseköğretim politikalarının kamu yararı ve ülke refahını gözetecek biçimde yeniden ele alınarak baştan aşağıya düzenlenmesi aciliyet gerektiren bir zorunluluktur.
Üniversitelerde yeni eğitim öğretim yılı başlamak üzere. Bu yıl YKS’de barajın kaldırılması ile üniversiteye giren öğrenci sayısında beklenen artış; üniversitelerdeki altyapı, öğretim elemanı ve fiziki koşullara ilişkin sorunların çözümsüz bırakılması nedeniyle daha büyük eğitim-öğretim ve barınma sorunları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özellikle öğrencilerin yoğun olarak bulunduğu kentlerde, üniversite öğrencileri barınma, beslenme ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını gidermede dahi sorunlar yaşamaktadır. Basına yansıyan haberlerde, temel sorunlara getirilemeyen çözümler ve hayat pahalılığı nedeniyle 100 binden fazla öğrencinin yerleştiği bölümlere kayıt yaptırmadığı görülmektedir. İktidarın tutarsız yükseköğrenim politikaları, barajın kaldırılması ve aşırı kontenjan artırımlarına rağmen 120 binden fazla kontenjanın da boş kaldığı bilinmektedir.
Artık siyasal iktidarın da kabul etmesi gerekir ki; bugüne kadar herhangi bir bilimsel veriye, ihtiyaç analizine ve istihdam araştırmasına dayandırılmadan yürütülen yüksek öğrenim politikaları, yükseköğrenimde yaşanan sorunlara çare olmamıştır. Birliğimizin ihtisas alanına giren, gelecekteki genç meslektaşlarımız da tüm üniversite öğrencileri ile aynı kaderi paylaşmaktadır.
Kamucu Eğitim, Kamucu Planlama, Kamucu Öğretim
Mühendislik, mimarlık ve planlama mesleklerinin birinci önceliği kamucu üretimdir. Ancak mesleklerimiz AKP iktidarının uzun süredir uyguladığı yıkıcı politikalar nedeniyle kamucu üretimden dışlanmıştır. Herhangi bir planlama çalışması yapılmadan özel sektör ihtiyacının da çok üzerinde belirlenen mimar, mühendis ve şehir plancısı kontenjanları yalnızca üniversite mezunu işsiz sayısını artırmıştır. Çünkü sürdürülen politikalar mesleklerimizin itibarını erozyona uğratmış, kamu ve kamusal alanla olan bağlarını zayıflatmıştır.
Üniversite sonrasında işsizliği besleyen eğitim politikaları, sermaye kesiminin ucuz işgücü elde edebilmesi için eşsiz bir ortam sunarken kamu çıkarı için yapılması gereken mühendislik, mimarlık ve şehir planlama meslek alanlarında üretilen hizmetin niteliğini düşürmektedir.
Üniversitelerin en yüksek puanla tercih edilen bölümleri tıp fakülteleriyle birlikte mesleklerimizin eğitiminin verildiği mühendislik-mimarlık fakülteleridir. Mühendislik-mimarlık fakültelerinde eğitim alan öğrenciler arasındaki puan ve sıralama dengesi barajın kaldırılması ile bozulmuştur. Tarihte görülmedik ölçüde aynı programda eğitim görecek öğrenciler arasından puan ve sıralama farkı oluşmuştur. Bu durum açıkça bugüne kadar eğitim ve öğretim sürecinde belirli bir standardı oluşturmuş üniversitelerde eğitim gören öğrencilere ve öğretim elemanlarına yönelik dezavantajlı bir durum yaratmıştır. Artık birçok meslek alanı için ortalama bir standarttan söz edilmesi olanaklı değildir. Ortaya konulan sürecin, en nihayetinde varacağı nokta, yüksek öğrenim sisteminde toptan bir nitelik düşüşü olacağı açıktır